18 Haziran 2021 – 27 Temmuz 2021
Kutsal Ağaçlar
Art Zai, Bodrum, İstanbul
Derinlikteki Sır
2018
Tuval Üzerine Yağlı Boya
100 x 100 cm
Meleğin Bahçesi
2018
Tuval Üzerine Yağlı Boya
100 x 100 cm
Gelene-ek Serisi 10
2021
Karışık Teknik
90 x 163 x 42 cm
Bronz Serisi 11
2020
Bronz
30 x 80 x 25 cm
Yedi Zamanın Komedyeni
2021
Tuval Üzerine Yağlı Boya
150 x 150 cm
Kendi Cennetini Yaratanlar
2018
Tuval Üzerine Yağlı Boya
100 x 100 cm
Troya’nın Yedi Savaşçısı
2015
Tuval Üzerine Yağlı Boya
150 x 200 cm
Göğe Yükseliş
2020
Tuval Üzerine Yağlı Boya
150 x 200 cm
Cennette O Gün, Korona Günleri
2020
Tuval Üzerine Yağlı Boya
300 x 80 cm
Zeus’un Tutkusu
2018
Tuval Üzerine Yağlı Boya
200 x 60 cm
Kutsal Ağaçlar’da, Güneştekin’in geleneği şimdiye taşıma düşüncesiyle yorumladığı ve ağaç haritalarının dairesel yapısını anımsatan formlarla çalıştığı yapıtları yer alıyor. Sanatçı Gelene–ek adını verdiği çalışmalarının temel felsefesini –ek ifadesine yüklediği anlam üzerine kurar. Ona göre gelenek ifadesinin gelene–ek biçiminde kullanımı, gelenek ve onun elde ediliş biçimi olan deneyimin şimdiye taşınma tasarısıdır. Gelene–ek, geçmişte kalan ve bugüne olduğu gibi taşınmak isteneni değil, kopmaksızın devam eden bir bütünü ifade eder. Bu devamlı değişen, çoğullaşan bütün ancak kesintisiz olarak yorumlandığında canlı kalır. Geçmişten bugüne tekrar eden, uzanan, kalan, gelen bir ek vardır. Bu ekin kesintiye uğraması düşüncenin de kesintiye uğraması demektir.
Güneştekin geçmişten gelenin, geleceğe dönük bir ekinin olduğunu ve bu süreklilik sayesinde yaşanan şimdiden çocukluğunun en uzak anlarına, ışığa form vermeyi düşlediği zamanlara, kesintisiz olarak geri gidebildiğini söyler: Olup biten olayları anlattığımda belleğimden çıkardığım bu olayların bizzat kendisi olmayıp bu şeylerin bende bıraktığı izlerdir. Artık var olmayan çocukluğum var olmayan zaman içindedir; fakat onun bıraktığı izi şimdiki zamanda görebilirim, çünkü belleğimde barınmaya devam eder. Şeylerin geçip gittikten sonra bıraktıkları izlenim, anlar geçip gittikten sonra da varlığını sürdürür; sanatçının ölçtüğü şey orada olandır. Geçmiş deneyimle onu şimdiki zaman içinde harekete geçirme pratiği arasındaki bağ kavramsallaştırdığı gelene–ek ifadesinde ortaya çıkar.
Sanatçı hareketin ve sonsuzluğun evrensel sembolü olan daire üzerine kurulu sarmal yapıyı mitolojik öğelerle birleştirir. Çocukluğunda çizdiği ilk şekiller arasında olan bu sarmal yapı, eşmerkezli daireler, bir ağacın halkalarından su üzerindeki dalgalanma desenlerine kadar çok sayıda doğal düzenlemeyle belleğine yerleşmiştir. İşlerinde yüzeyde, dairesel ağaç haritalarında olduğu gibi, halkalar veya iç içe geçen güneş patlamaları merkezî bir kökle başlar, diğer sıralar ortadan dışa doğru genişler. Bununla birlikte, bazılarında bir dizi parçalı halka ve yan yana hücreler de kullanır. Her bir hücrenin alanı çoğu zaman birbirine geçen belirli bir yoruma ve renge karşılık gelir. Sanatçı bu yorumlama alanını, anlamsal yapının oluşturucu öğesi olarak mitolojik bir kabukla örterek inşa eder.