Son Dönem Resimler

26 Kasım 2013 – 4 Ocak 2014
Ahmet Güneştekin: Son Dönem Resimler
Marlborough Gallery, New York

Achille’in Son Hamlesi, 2012, Tuval üzerine Yağlı Boya, 120 x 220 cm

Achille’in Askerleri, 2009, Tuval üzerine Yağlı Boya, 180 x 240 cm

Ateşten Gelen Balık, 2013, Tuval üzerine Yağlı Boya, 150 x 200 cm

Balık Hafızası, 2013, Tuval üzerine Yağlı Boya, 200 x 300 cm

Cennetin Günahkârları, 2013, Tuval üzerine Yağlı Boya, 190 x 300 cm

Güneş Muhafızı Zerdüşt, 2013, Tuval üzerine Yağlı Boya, 190 x 300 cm

Güneş Tacı, 2013, Tuval üzerine Yağlı Boya, 190 x 300 cm

Güneşe Varan Anka, 2010, Tuval üzerine Yağlı Boya, 200 x 300 cm

İkarus’un Düşü, 2013, Tuval üzerine Yağlı Boya, 130 x 130 cm

Kuğu Maskeli Zeus, 2013, Tuval üzerine Yağlı Boya, 150 x 150 cm

Kutsal Ritüelin Ardında, 2013, Tuval üzerine Yağlı Boya, 150 x 150 cm

Midas’ın Zor Günü, 2013, Tuval üzerine Yağlı Boya, 190 x 300 cm

Troya’nın Yalnızlığı, 2012, Tuval üzerine Yağlı Boya, 100 x 100 cm

Yetiş Melek, 2012, Tuval üzerine Yağlı Boya, 200 x 300 cm
Cennet Bana Yardım Et ( Koş Melek!)

Ahmet Güneştekin: Son Dönem Resimler sanatçının gerek zengin renkleri gerekse ince ayrıntılara sahip, adeta dokunmuş fırça darbeleri ile tarzını ön plana çıkardığı yağlı boya tablolarından oluşur. Sanatçı güçlü şekilsel/çizgisel kompozisyonlar yaratarak onları ruhani mesajlar ileten birer araç olarak kullanır. Resmedilmiş formun adeta tuvalden dışarı çıkacakmış gibi görünmesine sebep olan özenli renk geçişleri ve girift, ayrıntılı çizgi katmanları dolayısıyla onun eserleri estetik açıdan neredeyse heykelsidir. Detaylı çizgilerden meydana gelen bir üst katmanı da içinde barındıran ve koyu boya katmanları ile yüzeyler yaratan fırça darbelerinde kendini gösteren o son derece iyi hesaplanmış impasto tekniği, bu üç boyutluluk hissini kuvvetlendirir.

 

Sanatçı, tüm bu renk ve çizgileri, geniş kapsamlı bir konuyu aktarmak üzere değerlendirir; sanatçı, “Benim işlerim karanlık ile aydınlık arasındaki çatışmayı anlatır… [benim] hayal gücüm karanlıktan doğar ve ışığı arar”, der. Dolayısıyla güneş, onun eserlerinde önemli bir motiftir. Sergilenen Kutsal Ayinin Ardından, İkarus’un Rüyası, Güneş Tacı ve Zerdüşt ile Güneş’in Bekçisi adlı eserlerinde sanatçı, etrafına ışık saçmaya çalışırken, tehditkâr bir karanlığın varlığına vurgu yapan koyu bantlar tarafından baskı altına alınmış gibi görünen küreler tasvir eder. “Benim imzam Güneş’tir” der sanatçı ve “benim atalarım olan Ezidiler, İslamiyet öncesinde güneşe taparlardı” diye ekler. Ezidiler, mistik birer inanç geleneği olan Zerdüştlük ve Sufizm ile ilişkisi olan dini bir Kürt topluluğudurlar.

 

Donald Kuspit sergiye eşlik eden kitapta yayınlanan makalesinden sanatçının düşünce dünyasını anlatır: Güneştekin’in renklerine genellikle karanlık damgasını vurur ancak aydınlık her zaman karanlığın içinden parlamayı başarır. Işık ve karanlık birbirlerine karşı olmalarına rağmen – zıtlıkları ile çelişkili bir biçimde- sonunda tekrar kaynaşırlar. Güneştekin’in güneşi bile özüne aykırı bir şekilde ikiye bölünmüştür: bir tarafta ışık saçan bir derinlik ve enerji dolu taze yaşam formları barındırırken, diğer tarafta baskıcı şeritlerin durağan kurgusu ve huzursuzluk veren karanlık yüzey bu duruma vurgu yapmaktadır. Ama bu öğeler olmasaydı ışık kozmik uzayda yok olup giderdi: Güneş yok olurdu. Güneştekin, atalarından kalma ruhani değerler ile iletişime geçerek güneşin esrarlı uzayındaki yerini almaktadır.