Milion Taşı

6 Mayıs – 22 Kasım 2015
Milion Taşı
Santa Maria della Pietà, Venedik
Marlborough Gallery
Küratör Matthew Drutt
Konsept tasarım Emre Arolat Architects

Million Stone, 2015

Santa Maria della Pietà, Venice

Ana koridor, Santa Maria della Pietà

Kutsal Yüzleşme I
2012
Karışık Medya
300 x 300 x 25 cm

Kutsal Yüzleşme II
2012
Karışık Medya
300 x 300 x 25 cm

Kutsal Yüzleşme III
2012
Karışık Medya
300 x 300 x 25 cm

Ana Salon, Santa Maria della Pietà

Lilith’in Âdem ile Vedası
2015
Tuval Üzerine Yağlı Boya
275 x 390 x 12 cm

Lady Lilith ile Buluşma
2015
Tuval Üzerine Metal Giydirme
280 x 390 x 15 cm

Lady Lilith’in Cenneti
2015
Tuval Üzerine Yağlı Boya
275 x 150 cm

Ortak Avlu
Milion Taşı
2015
Siyah mermer
375 x 190 x 165 cm

Avlu
Kostantiniyye
2015
Karışık Medya
420 x 520 x 140 cm

Pietà’da sergilenen resim ve heykel yerleştirmeleri, kültürel tarih, toplumsal politika ve cinsiyet konularını kapsar. İstanbul’un önemli arkeolojik anıtlarından biri ve sanatçının esin kaynağı olan Milyon Taşı, İmparator Konstantin tarafından 4. yüzyılda, Konstantinopolis adını alan Bizans’ın, Nova Roma adıyla vaftiz edilerek imparatorluğun güç merkezi haline geldiği dönemde yapıldı. Milion Taşı, imparatorluğun her noktasının ona olan uzaklığına göre hesaplandığı, Bizans dünyasının merkezi olarak kabul edilen nesneye öykünüyordu. Benzer objelerin sahip olduğu tüm çağrışımlarla, zamanın sebep olduğu aşınma, fallik güç ve sonsuzluk hissiyle günümüzde, yıkılmış bir obeliski andıran orijinal eserin bir kalıntısı olarak varlığını koruyor. Milion Taşı bu objenin mitolojisini aynı anda hem övüyor hem de yapı söküme uğratıyor.

 

Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam dinlerini temsil eden üç rölyef eser izleyiciyi kilisenin içinden serginin merkezine uygun bir şekilde yerleştirilen sanatçının Milion Taşı yorumuna yönlendirir. Ancak, erkek egemenliğine karşı ilk başkaldırı olarak bilinen Lilith’in hikayesini anlatan bir dizi resim döngüsü, objenin fallik sembolizmine meydan okumaktadır.

 

Sergi, Osmanlı Türklerinin şehre verdiği Kostantiniyye isminin harflerini kodlayan dev harf bloklarından oluşan yerleştirmeyle tamamlanır. Her harfin içinde Kutsal Yüzleşme işlerinde olduğu gibi dinsel semboller kullanılmış ve şehrin doğduğu andan itibaren sahip olduğu Byzantion, Byzantium, Nova Roma, Costantinople, Constantinopolis, Der Saadet, İslambol, Asitane ve Dar Ül Hilafet isimleri kodlanmıştır. Serginin kapanış eseri olan Kostantiniyye şehrin kültürel tarihine yapılan derin bir yolculuğu düşündürür. 1923 yılında cumhuriyetin ilanından sonra şehrin aldığı isim olan İstanbul hariç tutulmuştur. Sergi izleyicilere imgelemi ve anlamı verili bir şimdiki zamanda geçen tarihsel ve politik çatışmalarda yankılanan antik mitolojilere ve kültürel evrime bakma fırsatı verir.

 

 

Emre Arolat Architects—Pieta yüzyıllar boyunca tarihin sayısız temsili katmanlarının birikimi ve aşınması sonucu şekillenmiş belirgin bir yüzey patinasına sahip. Önceliğimiz Pietà’nın aurasını koruyarak sergilenen yapıtlarla ilişkilendirebilmekti. Her ikisinin de hem birlikte var olmaları hem de aynı zamanda birbirlerinden bağımsız olmaları gerekiyordu. Bu nedenle eserleri Pietà’nın güçlü eksensel ve keskin dikey tasarımının yarattığı sert ve baskın geometrik yapıdan koparmayı amaçladık. Yapıtların kütleselliğe rağmen bir çeşit eteriklik ve süreksizlik duygusu yaratmak istedik. Işık, bu noktada sahneye mekânı yöneten bir araç olarak girdi.

 

Sanat ve mekânın birbirinden farklı ancak eşit güçlere sahip unsurlar olduğu anlayışından yola çıktık. Birbirleriyle etkileşime geçmeyecek iki farklı renk tonu katmanı kullanarak özgül bir sistem tasarladık. Heykelsel alan yerine ışığı manipüle ederek Pietà’nın yalnızca bir nesne/mekân olarak değil, bir deneyim olarak algılanmasını istedik, bu nedenle izleyicilerin mekanla ilişki kurmasını sağlayan bir tasarım çalıştık. Ortam algısına müdahale edebilmek için materyal olarak daha yoğun renk sıcaklığına sahip bir ışık kullandık. Pietà’yı sergi güzergahı boyunca dar açılı amber renkli spot ışıklarıyla aydınlattık.

 

Başka bir form ya da yüzeyin algılanmasına engel olan ışık yoğunluğu sayesinde, izleyicinin sergi güzergahı boyunca kaçınılmaz olarak esere odaklanmasını sağladık. Yapıtların, mekândan ayırt edilmesini sağlamak için daha alt kademe bir renk sıcaklığı kullanarak, dış hatlarını aydınlatmayı sürdürdük. İzleyiciyi bir sonraki eserden ayıran mesafe son derece kısa ve bu mesafe boyunca amber rengin hâkim olduğu Pietà ona eşlik ediyor. Mekân ve yapıt arasındaki gerilimden kaynaklanan Kartezyen ayrışma, farklı ancak birbiriyle bağıntılı nesne/konu, sanat/izleyici, dikey/eksen ve form/içerik ikiliklerini kapsar. Bu ikilikler bağlamında sergi için tasarlanan ışık senaryosu izleyiciye geçici ve kısa süreliğine de olsa yapıtlarla ve Pietà’nın kendisiyle ilişki kurma fırsatı sunuyor.

 

Yerleştirme fotoğrafları Cemal Emden