Güneş’in Yüzleri

21 Nisan – 18 Mayıs 2014
Güneş’in Yüzleri
Mark Peet Visser Gallery, ‘s-Hertogenbosch

Destanın Son Günü, 2014 Tuval Üzerine Yağlı Boya, 180 x 240 cm

Düş Aleminin Gezginleri, 2013, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 100 x 100 cm

Güneş Rüyasında Gezinmek, 2012, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 150 X 200 cm

Güneş Ülkesinin Süvarisi, 2013, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 150 x 150 cm

Güneşe İtaat, 2014, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 150 x 150 cm

Külden Dirilmek, 2013, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 150 x 200 cm

Tüylerinden Doğmak, 2012, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 100 x 100 cm

Yeni Zamanın Meleği, 2013, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 100 x 200 cm

Zamanın Yolu, 2013, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 100 x 100 cm

Zeus’un Kuğu Maskesi, 2013, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 130 x 130 cm

Zümrüd-ü Ankanın Baharı, 2013, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 120 x 300 cm

Bertjan ter Braak —Tuval üzerinde bir saç örgüsü ritmiyle kıvrılıp bükülen desenler, çok dikkatli bakıldığında tüyleri, kimi zaman ise bir tavus kuşunun tüylerini temsil eden motif örüntülerinden meydana gelir. Bu kuşu tesadüfen seçmemiştir; onun eserlerinde kullandığı renklerin çoğunun çıkış noktası, tavus kuşunun sahip olduğu o büyüleyici yeşil, mor ve mavi renk tonlarıdır. Bu mağrur kuş Avrupa’ya, Fırat ve Dicle nehirlerinin vatanı olan ve günümüzde İran’ın bulunduğu Mezopotamya’dan gelir, bu noktada çok önemli bir bilgi gizlidir. Mezopotamya’nın kuzeyinde yer alan ve Güneştekin’in doğduğu yer olan Anadolu bir zamanlar, inançları iyilik ile kötülük arasındaki ikiliğe dayanan dini bir topluluk olan Ezidilerin beşiğidir. Tanrının yer yüzüne gönderdiği yedi melekten en önemlisi ve yeryüzünde iyiliği seçen tavuskuşu meleği, Melek-i Tavus’tur. Mitolojiler sanatçının ilham kaynaklarını oluşturmaktadırlar. Fakat o bu mitolojik hikayeleri doğrudan resmetmek yerine, yeni bir mitolojik evren yaratmayı tercih eder. Bu durumda eski mitoloji kaybolmamakta ancak fragmanlar halinde tekrar ortaya çıkmaktadır. Böylece sözlü gelenekler, renk ve imgelerle ifade edilen son derece kişisel bir dünyanın parçalarından biri haline gelirler.

 

Eserlerinde renkler çok dikkat çekicidir. Kan kırmızısı olarak adlandırılabilecek kırmızıdan lacivert taşı mavisine kadar çeşitlenen renkler son derece baskındır. İlk başta gözün bu kromatik saldırıyı atlatması gerekir. Ardından göz geometrik formların farkına varır; tuval üzerine kusursuz olarak yerleştirilmiş kiriş ve bloklardır bunlar. Daha sonra bir saç örgüsünü andıran veya tavus kuşunun tüylerini tasvir eden bir nakışa benzeyen alt zemin, hayatın savunmasızca hassas ama bir o kadar da vazgeçilmez dokuları gibi akıcı veya birbiri içine geçmiş çizgilerine dikkati çeker. Nakış etkisi böylece daha fazla sırrı ifşa eder hale getirir; ortama ışık ve boyut kazandıran zarif siyah fırça hatlarından oluşan kesintisiz kümeler yanılsamaya sebep olur. Nakış dalgaları aynı zamanda geometrik formlara da benzerler fakat çoğunlukla birbirinden tamamen farklı renklerden oluşurlar. Böylece, varsayılan gerçekle oynamak olanaklı hale gelir.