Kişisel Mitolojiler

11 Mart – 15 Nisan 2018
Kişisel Mitolojiler
Mark Peet Visser Gallery, ‘s-Hertogenbosch

Çağın Rüyası, 2013, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 200 x 60 cm

Özgür Amazonlar, 2012, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 130 x 130 cm

Tanrıdan Gelen, 2017, Karışık Teknik, 100 x 100 x 20 cm

Derin Veda, 2013, Tuval Üzerine Yağlı Boya , 200 x 60 cm

Anka’nın Tüyleri, 2012,Tuval Üzerine Yağlı Boya , 100 x 100 cm

Sarayburnu Tepesi B1, Kostantiniyye Serisi, 2016, Karışık Teknik, 140 x 140 x 35 cm

Şahmaran’ın Ölümsüzlük Sırrı, 2014, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 120 x 220 cm

Altı Kanatlı Melek, 2017, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 100 x 200 cm

Cennetin Sesi, 2017, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 150 x 150 cm

Zeus’un Düşü, 2017, Tuval Üzerine Yağlı Boya, 100 x 100 cm

Kişisel Mitolojiler sanatçının girift ve parlak bir bağlamda, mitoslara içkin subjektif öğeleri yeniden düşleme ve tahayyül etme biçimlerini sergiliyor. Sergi birbirinden oldukça farklı ve çoklu ortam kullanılarak üretilen işlerden oluşuyor, sanatçının objeleri kullanım biçimiyle imgeleme metalik bir yüzey dahil ettiği, bu yöntemle resimle heykel arasındaki sınırı belirsizleştirdiği optik ve boyutlu tablolarını, metal ve ayna gibi materyalleri melez yöntemle çalıştığı işlerini bir araya getiriyor.

 

Mitoslar, sanatçı için sadece renklendirilmiş grafik formlarla ifade edilebilecek subjektif tarihsellikler değildir yine de ondan da öte olağanüstü subjektif tarihselliklerdir. Mitolojilerden ödünç aldığı unsurlar, sanatçının hayallerinin, hayal gücünün konfigürasyonunu temsil eder. Son derece alegorik ve sembolik katmanlar üzerine yoğunlaşarak, bu öğeler, sanatçının mitolojik evrenini oluşturur.

 

Subjektif olmak varoluşun bir katmanı olarak şüphesiz bütün şeylere içkindir ve bütün şeyler esasında ter yüz edilmiş öznelerden başkası değildir. Şeylerin her biri subjektif doğalarını ifade edebilecek sonsuz sayıda çoğul biçimler kurabilir, bu kurguyu var olan kimliklerini sürdürerek de yapabilirler. Görebileceğimiz formlar ışık ve karanlığın birleşmesinden oluşur; sadece ışık ya da karanlık var olmuş olsaydı görebileceğimiz formlar var olamazlardı. Diyalektik olarak tanımladığımız bu sentezin esas noktası, karşıtlıkların yeni bir kavram oluşturması ve oluşan bu yeni kavramda izleri tümüyle yok olmamıştır, ancak aşılmışlardır ve ancak bu aşılma yoluyla korunabilmişlerdir. Aşılan birbirlerinden katı bir şekilde izole edilmişlikleri değildir ve böylelikle doğru anlamlarının bu şekilde korunabilmiş olmalarıdır.

 

Sanatçı bu düşünme biçimini kullanıyor, karşıtlıkları ve çelişkileri mitoloji anlayışının kaynağı olarak benimsiyor. Böylelikle iki farklı evreni, mitoslar ve modernizmi birlikte düşünebiliyor.  Bu iki ayrı evren katı bir biçimde birbirlerinden izole edilmiş değil, çünkü bu her ikisini de tek başlarına anlamsız kılardı. Güncel ve doğru anlamları karşılıklı karşıtlıklar içinde gözlemlendiğinden yükseliyor, ki bu her ikisinin varlığının korunması demek. Bu düşünüş sanatçının sadece mitoslara içkin subjektif esasları tahayyül etmesini değil aynı zamanda materyalleri icra etme ve düzenleme yöntemlerinde alışılmadık yöntemler kullanmasına olanak veriyor. Sanatçı böylelikle çalışmalarını materyal düzenlemelerinin çeşitliliği kadar etkili olan olağandışı bir dinamizm ile sarabiliyor.