The Heir to the Solar Disk

18 September – 14 November 2014
The Heir to the Solar Disk
Marlborough Monaco
Curated by Stéphanie Pioda

Leda Who Made Love with Zeus, 2014, Oil on Canvas, 120 x 100 cm

Deep Path, 2014, Oil on Canvas, 150 x 60 cm

Abraham’s Innocence, 2014, Oil on Canvas, 130 x 130 cm

Pegasus Born from Zeus’ Sin, 2014, Oil on Canvas, 120 x 100 cm

Zeus in White Mask, 2012, Oil on Canvas, 130 x 130 cm

Pegasus Meets the Crimson Phoenix, 2012, Oil on Canvas, 100 x 200 cm

Medusa’s Secret, 2011, Oil on Canvas, 100 x 100 cm

Solitude of Troy, 2012, Oil on Canvas, 100 X 100 cm

The Solitude of Blue Sun, 2012, Oil on Canvas, 130 x 130 cm

Zeus in Love, 2013, Oil on Canvas, 100 x 100 cm

Tale of the Seven Houses, 2013, Oil on Canvas, 120 x 100 cm

Wandering Colors, 2011, Oil on Canvas, 120 x 100 cm

Waking Up to a New World, 2011, Oil on Canvas, 120 x 100 cm

Solar Sphere, 2014, Oil on Canvas, 120 x 220 cm

Stéphanie Pioda—Güneştekin’in resimlerinden birini izlerken kendinizi bir duvar dokumasına bakarken yakalarsınız; geliştirdiği teknik öylesine kusursuzdur ki dokuma izlenimi vermektedir. Göz, hemen önündekini inceleyip odaklandıkça yüzey etkilerini ve adeta saplantılı bir şekilde çalışılmış olan resimsel tarzı kavramaktadır. Kişi bu noktada sanatçının yöntemlerini tüm özgünlüğüyle keşfetmektedir: çalışmanın iskeletini, ön çizim yapmadan, doğrudan eskizleyip siyah akrilik boyayla oluşturduktan sonra, Güneştekin fırçasıyla kalan boşlukları en açık renklerden en koyu tonlara doğru dört kat yağlı boyayla doldurmaktadır. Ve sonra fırçasının arkasını bir silgi olarak kullanarak paralel vuruşlarını altta kalan katmanları geri getirmek için kazımaktadır. Böylece resim kendini ortaya çıkarmaktadır. Şaşırtıcı bir biçimde, materyali aradan çıkartarak resme hayat vermekte ve ışığı yakalayarak parlamasını sağlayan bu rölyefi ön plana çıkarmaktadır.

 

Güneştekin’in, İslam ve tavus kuşuyla sembolize edilen ve adı güneş meleği olan Melek-i Tavus adındaki bir baş meleğe önem veren Ezidiliğin bir arada oluşundan etkilenen bir çocuk olduğunu hatırlayalım. Dahası, bunlar Güneştekinsel ikonografinin iki temel şeklidir, Anka kuşunun, Medusa’nın kafasının, İlyada ve Odessa destanlarındaki kahramanların ve benzerlerinin yanı sıra Yunan medeniyetiyle yabancı bilgeliğinin (sagesses barbares) de bir birleşimidirler. Birine sahip çıkıp diğerinden üstün tutmaksızın bu coğrafyanın büyük din ve geleneklerini benimsemektedir. Bu uzlaşmanın sonucunda da bugün olduğu gibi zamanın başlangıcından beri adaletsizlik, aşk, savaş, çatışma, hoşgörüsüzlük, zalimlik ve şiddetle karşı karşıya kaldığı dünyanın belleğini tekrar gündeme getirme isteği doğmaktadır.

 

Sanatçı, eserlerine karanlık ile ışığın mücadelesini açığa vurmaktadır – ki bu onun için hayat kurtarıcıdır – ve böylece aynı zamanda bilinmezcilik ile bilgi arasındaki mücadeleyi de ele almaktadır. İletmekle yükümlü olduğu bu kırılgan belleğin koruyucusu olarak bir mimar gibi anıtsal bir külliyat inşa etmektedir ve her bir tablosu, yapıtaşını oluşturan öğelerden bir diğerini ortaya çıkarmaktadır.